top of page
Ara

İncir Yürekli Kadınlar (Tez-Koop-İş Kadın 2019)

  • Yazarın fotoğrafı: meltem alkur
    meltem alkur
  • 3 Ağu 2019
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 12 Kas 2022

Burnumuzun ucunda verilen bir mücadele...



Yeşilin onlarca tonunun birbirini kucakladığı, dağıyla taşıyla insana yaşadığını hissettiren, üç dağın eteğine sırtını yaslamış incir başkenti Başköy eski adıyla Uzgur Köyü İzmir’in Tire ilçesine yaklaşık 25 km uzaklıkta bulunuyor. Ilıman iklimiyle insanları gibi sıcacık olan bu köyün başlıca geçim kaynağı incir ve Ege Bölgesinin en kaliteli incirleri bu köyde yetişiyor.


"Jeotermalciler köyümüze geldi"

Maalesef köyün başına adeta karabasan gibi çöken jeotermal davası son zamanlarda Başköy’ün adını daha sık duymamıza sebep oldu. Köylüler, geçtiğimiz yıl Haziran ayı sonlarında köye jeotermal sondaj için ÇED başvurusu yapıldığını öğrendiler ve bir gün caminin hoparlöründen “Jeotermalciler köyümüze geldi” anonsunun yapılmasıyla kendilerini 4 ay sürecek bir mücadelenin içinde buldular. Belki bilmeyenleriniz vardır; incir meyvesi nemli havaları hiç sevmez. Bu yüzden bölgeye jeotermal santral kurulması halinde ağaçlar kısa sürede verimsizleşecek ve işte o zaman köylünün ocağına incir ağacı dikilmiş olacaktı. Bu nedenle köylü tek yürek oldu ve ağaçları koruma direnişi başladı. Dilekçeler yazıldı, köyde kurulan çevreci komisyonla Tire belediyesi ve Tire kaymakamlığı gibi yetkili makamlara çıkıldı; çevrecilerin de katılımıyla köy meydanında günlerce süren oturma eylemi eylemler yapıldı, hazırlanan pankartlarla doğa karşıtı bu girişim protesto edildi ve şirkete dava açıldı.



Bu mücadelenin başını çeken iki kadın Saliha Özdemir ve Pınar Koldaş… Saliha Abla 39 yaşında iki çocuk annesi doğma büyüme Başköylü. Cami anonsunun hemen ardından köyden geçen pırasacı arabasını durdurup “jesçilerin (köylüler onları böyle adlandırıyor) olduğu Taş Başı Mevkii’ne gitmiş. Büyükkale köyünden Başköy’e gelin gelen Pınar Abla ise 30 yaşında ve o da iki çocuk annesi. Maalesef küçük oğlu doğuştan astım hastası ve en ufak bir hava değişiminde kriz geçirebiliyor. Pınar Abla’nın tertemiz havasıyla, dağıyla, taşıyla doğduğu yer olmasa da doyduğu yer olan Başköy’ü çok sevdiği apaçık ortada.


"Kendi sesimizi duyduk."

Pınar Abla: 4 aylık bir süreçti. Çok zorlu bir mücadeleydi çünkü biz aslında iki mücadele birden verdik. Tamam, biz bir bütündük, bir kasa elmaydık ama o bir kasa elmanın içinde çürükleri de vardı. Biz bütünlükle o çürük elmaları defettik. Önce gittik köy meydanında jeotermalcilere karşı direndik; sonra eve geldik köydekilerle, aradaki çürük elmalarla mücadele ettik. Kadınlarımız dedikodu yapmaya gelince susmuyor ama iş hakkını savunmaya gelince ağızlarına kilit vuruyorlar. Ben sonuna kadar ailemin hakkını savundum ve eşim, kıskanç biri olmasına rağmen, beni desteklemekten asla vazgeçmedi. Bir o kadar da güzel bir mücadeleydi çünkü biz ilk kez kendimizi hissettik. Kendi sesimizi duyduk. Belki eşlerimiz bile bu yönümüzü ilk kez fark etti.



Kendilerinde fark ettikleri bu güç sadece Başköy’ün jeotermal mücadelesine değil, Aydın’ın köylerindeki mücadelelere de kıvılcım oldu. Köylerindeki sorun şimdilik çözülmüş olsa da başka köylerin jeotermal mücadelelerine destek olmaya devam ediyorlar. Başlarında çemberleri, ayaklarında şalvarlarıyla…



Saliha Abla: İlk olarak Kızılcaköy’e gittik. O köyün kadını erkeği bize hep şunu söyledi: “Bizim köyümüzün kadınları sizin sayenizde kalkındı.” Biz toplantı olduğunu öğrenince buradan üç dolmuş gittik. Oraya bir vardık, meydanda erkek var ama kadın yok! Kadınlarınız nerede dedik. Korkarlarmış onlar. Söyleyemezlermiş. Neymiş efendim köy kahvesinin önüne çıkıp konuşamazlarmış, utanırlarmış. “Ayıpmış”.


Pınar Abla: Kahvehaneleri görseniz adamlar sürekli okey oynuyor. Meydanda kadın desen yok. Biz orada başka köyden desteğe gelmişiz adamlar kılını kıpırdatmıyor. Bir ara Başköy’den iki kadın gelsin dendi. Ben de zaten mikrofon bana verilsin diye bekliyordum. Söylediğim ilk şey “Sizin kadınlarınız nerede” oldu. “Üç çocukla beş kadınla olmaz ki bu iş. Bir kere sizin en başta yapmanız gereken şey şu gidin şu kahveyi dağıtın. Ben burada boğazımı yırtarken o adam orada oyun oynayamaz. Burada savunduğumuz hak onun çocuğunun da hakkı”. Bu çıkışım üzerine insanlar kendilerine çeki düzen verdi ve kadınlar da cesarete geldi.


Gördüğünüz gibi Başköylü kadınların mücadelesi çoğu noktada jeotermale karşı olmaktan çıktı ve alışılagelmişe, “sözde” ayıba ve el âleme, ataerkil topluma karşı verilen bir mücadeleye dönüştü. Jeotermal davaları hala bitmiş değil. Pınar Abla ve köyden üç erkek insanlara hakaret etmek ve onları galeyana getirmek suçundan mahkemeye verildiler. Ne kadar acı ki şikâyetçi olanlar yine Başköy’den.


Güzel tarafından bakarsak önümüzdeki seçimlerde Başköy’de kadın bir muhtar görmemiz oldukça muhtemel. Ayrıca, en yakın zamanda bir kadın derneği açmayı düşünüyorlar. Köyde çocukların oynayabileceği bir parkın bile olmamasından ve gençlerin işsizliğinden şikâyetçiler. Dernek adı altında birleşerek bu işleri daha kolay yürütebileceklerine inanıyorlar.


Saliha Abla: Kim ne derse desin, en kaliteli incirler Ege bölgesinde bizim İzmir’imizde yetişiyor. Aydın falan hikâye. Burada işletmemiz olmadığı için tüccarlar bizden aldığı inciri Aydın’a götürüp orada işliyorlar. Sonra da kendi etiketlerini basıyorlar. Niye bizim ürettiğimiz mahsulde bizim adımız, bizim amblemimiz olmuyor? Niye adı Başköy İnciri olmuyor? Niye bizim gençlerimiz bu fabrikada çalışıp iş sahibi olmuyor?


Pınar Abla: Niye illa jeotermale yatırım yapılıyor? Başka bir yatırım yapılsın, onlar da yararlansın, biz de yararlanalım. Gel kooperatif aç. Gel fabrika aç. Gel gençlerimizi kalkındırmak için okul aç, üniversite aç. Hastane aç. Hiçbir şey açamıyor musun gel buraya bir pastane aç. Çoluğumuz çocuğumuz kazansın. Sen de kazan biz de kazanalım.


Gördüğünüz gibi bu kadınlar birçok insanın yapamadığını yaptı. Bir oldu, beraber oldu ve sonunda ağaçları korudular. Başköylü bir kadın olarak bu mücadelenin tamamında orada bulunamadım ama bu yazıyla huzurunuzda Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir” sözünü bizlere bir kere daha hatırlattıkları için kendilerine teşekkür ediyorum.

Comments


  • Instagram

Meltem Alkur

© 2023 by Inner Pieces.

Proudly created with Wix.com

İletişim

Yorum ve soruların için iletişime geçebilirsin.

Vakit ayırdığın için teşekkürler!

bottom of page